M.Ö. 3000 – 2000 yıllarını kapsayan Eski Tunç Devri’nde Niğde çevresinde önemli yerleşim birimlerinin olduğu yapılan arkeolojik kazı çalışmaları sonucunda anlaşılmıştır. Eski Hitit Dönemi olarak adlandırılan bu dönemden sonra Niğde, Frig, Pers, Büyük İskender, Roma, Bizans egemenliklerinde kalmıştır.
Niğde yöresi daha sonra Selçukluların, Moğolların, Karamanoğullarının eline geçmiş, 1471 yılında da Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Niğde ve yöresi antik ören yerleri bakımından oldukça zengindir. Bu ören yerleri kazı buluntularının çoğu Niğde Müzesi’nde sergilenmektedir.
Önemli ören yerleri, Köşk Höyük ören yeri (Bor-Bahçeli Kasabası), Göltepe-Kestel ören yeri (Çamardı), Göllüdağ ören yeri (Göllüdağ), Porsuk Höyük ören yeri (Ulukışla-Darboğaz), Tyana ören yeri (Bor-Bahçeli) olarak sıralanabilir.
Kuşkayası Mezarlığı: Niğde’ye yaklaşık 40 km uzaklıktaki Karaltı Kasabası’nın yakınında bulunmaktadır. Kasabanın Güneybatısında bulunan kaya mezarları bir vadinin iki yamacında sıralanır.
Gümüşler Ören Yeri ve Manastırı: Niğde’ye 9 km. uzaklıktaki Gümüşler kasabasındadır.Bizans sanatının Anadolu’daki en güzel ve en iyi korunmuş eserlerinden biridir. 1973 yılında arkeolojik sit alanı kabul edilen manastır oldukça büyük ve geniş bir kaya kütlesi içine kazılmıştır.
Kaya oyuğu şeklinde dört sütunu bulunan kilisenin duvarlarını freskler kaplamaktadır. Kilisedeki fresklerin güçlü ve canlı anlatımları, barındırdığı yeraltı şehri, büyük mezarlık odası ve oldukça büyük kaya kütlesine kazılmış yerleşim birimleriyle birlikte arıtılmış savunma önlemleri nedeniyle Gümüşler ören yeri ve manastırı döneminin önemli din merkezlerinden biri olduğunu göstermektedir.
Tyana Türkiyenin İç Anadolu Bölgesinde Niğde İli’ne bağlı bir kasaba olan Kemerhisar’ın tarihi ismidir. Tarihi geçmişini Bizans ve daha öncesinden alan Tyana gerçek bir tarihi hazinedir. Su Kemerleri ve Roma havuzuyla ünlenmiş olan Tyana halen keşfedilmeyi bekleyen yerleri ile tarihle ilgilenen herkesi kendine çekmektedir. Tyana Höyüğü: 1880-1881 yılları arasında ilk önce Wilson, sonra Ramsay mesafe cetveline göre höyüğün yerini tesbit etmişlerdir. Daha sonra hiyeroglif yazısı mütehasısları Hitit ve Asur metinlerinden bu yerin Hititlerce Tuvanuva denen şehir olduğu ortaya koydular. Bu adı Romalılar Tyana şekline soktular. Türkler ise höyüğün üzerinde kurdukları köye (hristiyan kasabası yerinde) Kilise Hisar ve daha sonraları Kemerhisar adını vermişlerdir. Romalılar devrinde şehir genişlik almış ve Bor kasabasını da kaplamıştır. Günümüzde bu yerde görünen su kemerleri Roma zamanından kalmadır. Kemerhisar kasabası şimdi hemen bütün höyüğü örtmüş gibidir. Roma Devri:(M.Ö.17-M.S.395) Romalılar Tuvanaya Tyana demişlerdir.Bu sırada geçici bir süre için Kapodokya Krallığına taht şehri yapılan Tyanaya kralının Özep adı verilerek Özebya denilmiştir. Bununla birlikte, Özebya yöresine Jüpiter (Burada Jüpiter elinde iki ağızlı balta taşıyan bir cüce biçiminde tasarlanmıştı.) kültü yanında Tisagor ve Diyonez mezhepleride girmiş bulunuyordu. M.Ö. 42 yılında Antuan, Yunan Kumandanı Arkelaosu Kapadokya kralı yapmıştı. Arkelaos Garsona’nın yerinde yepyeni bir şehir kurmuştu. Burasını kendisine taht şehri yapmış ve şehre kendi adını vermişti. Fakat Strabon coğrafyasındaki ifadesine göre cidden şehir denilecek yer Tyana idi. Roma İmparatorluğu devrinde Tyana bu dahiyane örgütlü imparatorluğun resmini düşündügü çerçevede yaya, sivil, asker ve adelet kurumları ile donanmış ve bir çok güzel yapılarla bezenmiş, han, hamam ve aşevleri ile Romanın cömertlik ihtişamının bir ili olmuştu. Kalabalıklaşan şehre su, köşk pınarından çift yüksek, narin sarı trakit taşından kemerlerle getirilmişti. aynı zamanda bu çift kemerler arasınadan şehirden Jüpiter tapınağına götüren(ihtiram yolu) geçmekte idi.Tyana bu yanı ile Pompei şehrini andırıyordu Roma Havuzu: Tanrı Jupiter’e köşk pınar başında mermerden bir tapınak yapılmıştı; bu yerden çıkan su ona adanmıştı. Tapınağın mermer taşlarından çoğu 1965 yılında Kemerhisar açık hava müzesine kaldırılmıştı. Tapınağın su perilerini gösteren alınlık ve efriz parçalarıdan bir kaçıda Niğde müzesine getirilmiştir